Fonksiyonel Tıp, kronik hastalıklar için“hastalığa bir isim ver (“tanı”), sonra da buna uyan ICD kodunun karşısındaki ilacı reçeteye yaz” biçiminde özetlenebilecek basite indirgeyici uygulamamıza karşılık, hastalığa değil kaybedilen sağlığa odaklanarak vücudun kendini iyileştirme gücünü hasta ile el ele vererek ayağa kaldırmayı benimseyen bir yaklaşım.“Bu karşımda oturan kişide hangi hastalık olabilir?” sorusuna değil, “Bu kişinin vücut sağlığında neler eksik ya da çalışmıyor olabilir? sorusuna yanıt arayan bir yaklaşım.
2017 yılı başında “Fonksiyonel Tıp” kitabı çıktığında, ülkemizde Fonksiyonel Tıp’ın sözünü bile eden yoktu. Ne tıp çevrelerinde, ne internetteki popüler sağlık sayfa ve tartışmalarında, “Fonksiyonel Tıp” sistematiğinin adı bile geçmezdi. İşin doğrusu Dünya’da da durum -bugün için-çok farklı denemez. Diğer ülkelerde de, ilgili bir küçük azınlığın internet grupları dışında tıp dünyasının içinde olsun dışında olsun, fonksiyonel tıbbın adını duymuş ya da hakkında iki satır okumuş olan birine kendi çevrenizde rast gelmeniz hala hiç kolay değildir.
Çok kısa süre içinde Türkiye bu konuda Dünya’da parmakla gösterilecek bir ülke durumuna geldi. Fonksiyonel Tıp kitabı ülkemizde bir fenomen oldu. Kelimenin tam manası ile “Edirne’den Kars’a”, ülkenin saygın üniversitelerinde ve tıp kurumlarında değerli akademisyenler ve bilim insanları, doktorlar Fonksiyonel Tıp düşüncesi ile tanıştılar. Ufak ufak kendi hayatlarına, hastalarının hayatlarına uygulamaya giriştiler. Birçok ulusal tıp toplantı ve kongresinde Fonksiyonel Tıp’ı anlatma fırsatı buldum. Her branştan yüzlerce değerli hekim bu yaklaşımı derinlemesine anlamak için modüler kurslarımıza katıldı. Yapıp bitirdiğimiz modüller talep üzerine defalarca tekrarlandı. Her branştan yüzlerce hekim ve akademisyen, FTA yani Fonksiyonel Tıp Akademisi’nin gururlu birer üyesi olarak bir sonraki toplantımızı iple çeker oldu.
Bütün bunları, yalnızca birkaç yıl önce, ben dahil, kimse hayal bile edemezdi.
2011-2013 yılları kendi ağır hastalığımla mücadele ile geçmişti. 2013 yılında bütünüyle iyileştiğimde kararımı vermiştim. “Bu iş” her nasıl olduysa, bunu derinlemesine öğrenip doktor arkadaşlarımla paylaşmalıydım. İyileşme yolculuğumda çok sayıda online kurs almıştım. Bu esnada bir yandan da göz doktorluğuma, ameliyatlarıma devam ediyordum. Fonksiyonel Tıp’ın alt yapısını az çok kavramıştım. Bununla birlikte, bir şeyin kursunu almak başka, eğitimini vermek ise çok başka bir şeydi. Ne kadar insanüstü bir çalışma içinde olursam olayım, bir yandan klinikte kendi branşımın mesaisini yaparken bir yandan da “online kurslar” alıp “Fonksiyonel Tıp Eğitmeni” diye ortaya çıkamazdım. Ülkede yakmayı planladığım meşale bana çok daha büyük bir sorumluluk yüklüyordu.
Tüm göz doktorluğu kariyerimi, branşımı yani konfor alanımı, her türden birikimimi sıfırlayarak Fonksiyonel Tıp’ın doğduğu yer olan Amerika’da dört ayrı kuruluşun eğitimlerini almak ve toplantılarına katılmak için toplamda 1,5 yıl boyunca eyalet eyalet dolaştım. Buralarda çok değişik bilgiler, yaklaşımlar ve tecrübeler sahibi sayısız kişiyle tanıştım ve tartıştım. Her katıldığım toplantıda, her tanışıp tartıştığım kişide bilgilerim yeniden şekillendi ve gelişti. Ortaya damıtılmış bir sentez çıktı. Fonksiyonel Tıp eğitimi almayı kafasına koyan doktor arkadaşlarla bu sentezi hiç kıskanmadan, kendime zerre ayırmadan paylaşmayı kafama koydum. Amerika’daki toplantılarda Hindistan’dan Şili’ye, Hollanda’dan Kanada’ya tanıştığım meslektaşlarıma Türkiye üzerine projelerimi anlatırdım. Kaşlar hafif kalkar, beni biraz hayalperest bulduklarını nazikçe belli ederlerdi. FTA işte böyle, bir hayal olarak başladı.
Bugün kıvançla görüyorum ki, 2017’de tutuşan Fonksiyonel Tıp kıvılcımı, artık bir meşaleye dönüşmüş durumda.
Sahte bilim temsilcileri FTA’nın Fonksiyonel Tıp’a kazandırdığı ve dünyada başka hiçbir ülkede görülmeyen güven ve popülariteden yararlanmak üzere FT “trenine” kolayından atlayarak bu güveni yaralamış olsalar da, “kitapta” yazdığım gibi: “Bu kıvılcım tutuşmuştur. Gerisi yalnızca bir zaman meselesidir”
Başarılmış olanlar, FTA olarak hep birlikte başaracaklarımız için bize güven veriyor.
Dr. Mustafa Atasoy
SIK SORULAN SORULAR
Kurslarınız, eğitim modülleriniz neden yavaş ilerliyor? Sizden sonra çıkan bazı gruplar sizden daha sık aralıklarla kurslar düzenliyorlar ve sizden daha erken mezun verecekler?
Biz, diğer grupların yapmakta olduğu gibi, doktorlara da, hekim dışı sağlık personeline de (hemşire, optisyen, psikolog, fizyoterapist) hatta 2 yıllık sağlık meslek lisesi planında eğitim almış herkese, doktorlar ile tamamen aynı eğitim ve aynı sertifikayı vermekte olan Amerikan IFM’in eğitim slaytlarını aynen, hatta sırasını bile değiştir(e)meden Türkçeye çevirip aramızda paylaşarak seslendirmekten ibaret bir eğitim “hazırlamıyor” ve vermiyoruz.
FTA, kurslarını IFM’de olduğu gibi hekim dışı ekibin de de takip edebileceği düzeyde değil, hekimlerin tıbbi bilgisi düzeyinde ve özellikle klinik uygulama ağırlıklı olarak hazırlıyor. Bunu yapan dünyada ilk Fonksiyonel Tıp eğitim kurumuyuz. Tercüme edilmiş slaytları aramızda paylaşıp seslendirerek eğitim hazırlamış “gibi yapamayız”. Türkiye’de Fonksiyonel Tıp’ın kurucu topluluğu olarak sorumluluğumuz buna olanak vermiyor. Kurs içeriğini özgün olarak ve klinikte uygulanabilecek ipuçlarına odaklı hazırlıyoruz.
Buna ilaveten, kursiyerlerin her aldığı modülü sindirmesi, kendi araştırma ve deneyimleriyle zenginleştirmesi için modüller arasında muhakkak belli bir süre tanımanız gerek. En hızlı biz olalım derdinde değiliz. “Buraya kayıt olursak sertifikayı üç ay önce alıyormuşuz” diyecek olanları değil, beynini ve kalbini bu işe vermiş, yakın geleceği görebilen ekip arkadaşları istiyoruz.
IFM EĞİTİMİ” nedir? “IFM Sertifikası” nedir?
Bu sertifikaları kimler ve nasıl alıyor?
FTA ve IFM Eğitimlerinin temel farkı nedir?
“Fonksiyonel Tıp” kitabı ve FTA’nın sıfırdan çabaları sonucunda ülkemizde bu yaklaşım popüler olunca, son dönemde “IFM”, “IFM Sertifikası” sözcüklerini çok sık duyar olduk. Kimi doktorlar “IFM Eğitimi almış” olduklarını sosyal medyada duyurmaya başladılar. Öyle görünüyor ki, eksik bilinen her konuda olduğu gibi bu da, kendi efsanesini ve kendi kolaya kaçan zümresini yaratmaya aday. Ben burada bu konulardan kişisel gözlem ve tecrübelerimi paylaşarak bahsetmek istedim ki, her şey tam olarak netleşsin.
IFM, Amerika’da fonksiyonel tıbba büyük hizmetleri olan değerli insanların kurduğu önemli bir kurum. Aşağıda açıklayacağımız gibi, verdiği eğitim örneğin A4M’e (American Academy of Anti-Aging Medicine) göre oldukça yüzeysel olsa da, seviyesi bir klinisyen için düşük olsa da, fonksiyonel tıp eğitimini “genel çerçevesi çizilmiş, başı ve sonu belirlenmiş belli bir müfredat dahilinde” vermeye ilk başlayan ilk kurum olarak saygıyı hak ediyor. Bununla birlikte, verilen eğitim düzeyi kaçınılmaz olarak yüzeysel. Hekim dışı sağlık ekibinin eğitim seviyesine ayarlı kalarak verdikleri bu eğitimlere “ön lisans eğitimi” düzeyinde dersek, bizim FTA’da vermeye çalıştığımız eğitim içeriği için “üst ihtisas düzeyi” deyimini kullanmak yanlış olmaz.
IFM, Amerika’da fonksiyonel tıbba büyük hizmetleri olan değerli insanların kurduğu önemli bir kurum olmakla birlikte, FT eğitim sistemlerinin bir temel ciddi sorunu var: Hekimler ve sağlıkla ilgili aklınıza gelebilecek tüm personel yan yana ve aynı eğitimi görüyor! Ülkemizde kolayından “fonksiyonel tıp eğitmeni” olan bir kesimin yaratmak istedikleri efsanenin aksine, IFM’in kendi sayfasında da görebileceğiniz gibi (https://www.ifm.org/certification-membership/certification-program/eligibility/) IFM’in hekimlere verdiği -doğal olarak ABD’de de resmi bir geçerliliği olmayan- “sertifikasını” optisyenler, podiotristler, akupunkturistler, psikologlar, hemşireler de alabiliyor. Yukarıda sıraladığımız hekim dışı tıbbi meslekler, son derece önemli ve değerli meslekler. Bazıları “FT takımının” ayrılmaz birer parçası. Ancak, tıp fakültesi formasyonu almamış bu arkadaşların -şahit olduğumuz istisnalar hariç-bir doktora hakkıyla verilecek bir eğitimi, yani tıp fakültesinin üzerine verilen bir yüksek eğitimi takip edebilmelerini ümit etmek mümkün değildir. İşte bu nedenle IFM, eğitim düzeyini mecburen bu hekim dışı personelin tıbbi eğitimi düzeyinde tutar. Bir hekimin tıbbi eğitimi seviyesine çıkaramaz. Bunu yaparsa, diğerleri takip edemez. En sonunda yapılan sınav da, verilen meşhur “IFM sertifikası” da kaçınılmaz olarak bu yüzeysel tıbbi seviyede kalır.
Şüphesiz ki, maliyetini karşılayabilen herkese IFM eğitimini (de) almasını öneriyorum. Eğitim her zaman yararlıdır. Ancak, bu yüksek maliyetli eğitimlere başvurmadan, ya da bu eğitim slaytlarının özetlenmiş tercümelerinden ibaret olan bazı yerel eğitimlere başvurmadan önce bunları bilmeniz doğru olur. “Eğitim iyidir”. Ancak, bu eğitimle yetinirseniz hasta karşısında yeterli olmayacağını bilmenizi isterim.
“Samsun’dan Fonksiyonel Tıp doktoru tavsiye edebilir misiniz?” “İzmir’de bu bakış açısına sahip hangi doktor var?” “Bursa’da FTA Eğitimi almış doktor ismi verir misiniz?”
Ana sayfamızda FTA eğitimli hekim, diyetisyen ve eczacılar arasında 5 modülümüzün tamamını almış olanlar listeleniyor. Yılda bir yaptığımız sınava girmiş olup da başarı göstermiş olanlar ayrıca belirtiliyor. Bu hekimlerden günlük pratiklerinde “FT hastası” kabul eden ve etmeyenler de işaretlenmiş durumda.
“Antalya’da FTA’dan eğitim almış nörolog var mı?” “Eskişehir’de sizin yaklaşımınızı benimsemiş kadın doğumcu tanıyor musunuz?
Yaygın bir yanlış değerlendirmeyi düzeltmek gerekiyor: Fonksiyonel Tıp, uzmanlık dallarına ilişkin bir yaklaşım değildir. Branşlara kuş bakışı bakan ve aralarındaki kopuk ilişkiyi yeniden tesis eden bir yaklaşımdır. Fonksiyonel Tıp ve FTA’nın ortaya çıkış nedeni de zaten ülkedeki uzman doktor eksiği değildir!
Uzmanlık dalları daima var olmaya devam edecektir çünkü onlara ihtiyacımız var. Aynen FTA doktorlarına ihtiyacımız olduğu gibi. İyi bir FTA doktorunun branşı önem taşımaz. Kendisinden beklenen şey, bugün için her yerde erişebileceğiniz branş uzmanlıkları değil, sizi bütüncül ve bireysel bir yaklaşımla değerlendirmesidir. Bu nedenle listede özel durumları nedeniyle sadece “Çocuk Hekimi” olanlar belirtilmiştir.